Ana Sayfa
Proje

Öğrenme Yöntemleri

İnsanlar bilgiyi duyarak, görerek ve deneyimleyerek alırlar. Çoğu zaman bunlardan biri baskın çıkarak kişinin öğrenim karakterini şekillendirir. (Fleming,1987). Kimileri için konuşarak ve sorular sorarak öğrenmek etkiliyken; kimileri için görsel öğeler kalıcılık yaratmakta ve algısını açmaktadır. Bazıları ise kinestetik hafızasını kullanarak deneyimler; bu kişiler dokunarak hissederek daha etkin bir öğrenme kapasitesine sahiptirler. Yalın üretimin birçok konusuna bu üç farklı algı tipini de kapsayacak şekilde değinecek bu eğitimde, yalın simülasyon oyun araçları ile tanışılacaktır. Yalın oyun araçları yalın üretim eğitiminde; temel yalın yönetimde kullanılan teknikleri aktaran ve yönetsel kavramları somutlaştıran deneysel uygulama araçlarını içerir. Bu eğitim ile öğretmenler kendi okullarındaki eğitim faaliyetleri için yepyeni geliştirilmiş metodolojiler ile tanışma ve bunları uygulama fırsatı bulacaklardır. Farklı algı tiplerine sahip kişilerin bulunduğu eğitim ortamlarında herkesi memnun etmenin tek bir yolu vardır: Tüm algılara ortak bir şekilde hitap edebilmek. Yalın oyun araçları ile yalın üretim eğitiminin çıkış noktası da işte tam buradan doğmaktadır. Farklı algı tiplerine hitap eden bu eğitimde hem görsel hem işitsel hem de deneysel öğeleri kullanarak katılımcıların bilgi ve beceri seviyeleri üst seviyelere taşınacaktır. Aynı zamanda kendi okullarındaki eğitim faaliyetleri için yepyeni geliştirilmiş metodolojiler ile tanışma ve bunları uygulama fırsatı bulacaklardır.

 

Projede planlanan Yalın Üretim Eğitimi temel düzeydedir ve özellikle iş yerlerinde üretim alanında yalın uygulamalar için temel bir yaklaşımı aktarmayı amaçlar. Öncelikle neden yalınlaşmak gerektiği üzerine vurgu yapılarak, kavram ve uygulamalar örnekler, sayısal analizler, rakamsal sonuçlar ile açıklanmaktadır. Eğitimde teorik ve pratik konuların dengesinin sağlanmasına dikkat edilmektedir. İsraf ve değerin birbirinden ayırt edilebilmesi, akış süresinin öneminin anlaşılması, kullanageldiğimiz kitle üretimi yöntemlerinin yarattığı sorunları görebilmek bu eğitimin temel hedeflerinden bazılarıdır. Ayrıca yalın üretim eğitiminin hedefi, yalın dönüşümü gerçekleştirmek isteyen kuruluşlarda, gerekli olan kültürel değişimi başlatmak için yalın üretim yaklaşımlarını, prensiplerini ve hedeflerini bu eğitim etkinliğine katılacak olanlara aktarmaktır. Yalın Üretimin temel taşı olan israfın anlaşılmasını sağlamak. Yalın Üretim araçlarını tanıtmak, yalın üretim araçlarının kullanım yeri, zamanı ve sırası hakkında bilgiler aktarılacaktır. Eğitimin sonunda katılımcılar, yalın düşünce konusunda bir iç görü kazanacak çağdaş bir üretim yönetim yaklaşımını deneysel öğrenme yöntemleriyle öğrenmiş olacaklar. Yalın üretim prensiplerini etkin kullanabilmek için gerekli olan bilgileri kazanmış olacaklardır.

 

Yalın üretim anlayışını öğrenmek ve öğretmek, geleneksel üretim yaklaşımlarını öğretme ve öğrenme biçimlerinden önemli derecede farklılık gösterir. Yalın düşünceyi öğrenme, ekip üyelerinin hem bilişsel hem de psikomotor becerilerini geliştirmeyi amaçlar (Hall, 2006). Bu beceriler normal sırasından farklı bir sırada geliştirilir. Geleneksel tipik bir eğitim sırası, önce bilgi edinimi ile başlayan ve Bloom'un (1956) bilişsel becerilerin geliştirilmesine ilişkin taksonomisini takip eder. Daha sonra bu süreci anlama ve analiz, sentez ve değerlendirme ve nihayetinde uygulamalar izler.  Yalın Metodolojinin amacı, Bloom'un Eğitim Hedefleri Taksonomisine aşağıdaki şekilde yansıtılmaktadır. Bu çerçevede bu eğitimin hedefleri üç aşamada gerçekleştirilir:

 

1) Bilgi tabanı sağlama: Temel bir düzeyde katılımcılara (mesleki alan öğretmenlerine), deneysel bir öğrenme ortamında ileri düzey problem çözme için gereken eleştirel düşünme becerilerine yönelik sistematik, bilimsel bir yaklaşım sağlaması amaçlanır. 2) Becerileri geliştirme: Yalın araçların uygulanması yoluyla etkili, verimli, kaliteli, güvenilir ve emniyetli bir üretim ortamı oluşturmak için öğrencilerin sürece katılmaları ve iş geliştirme girişimleri konusunda lider olmalarını sağlamayı amaçlar. 3.Etkileyici Olma: Öğrencilere, Yalın Metodolojinin bir işyeri ortamında uygulanmasını deneyimleme imkânı sağlar ve Yalın deneyimlerini diğer öğretmenlerle paylaşma imkânı sunarak, süreç ve sonuçları iyileştirmek amaçlanır. Dersin hedefleri deneysel öğrenme etkinlikleri aracılığıyla karşılanmaktadır. Bu eğitim hedefleri ayrıca öğrencileri Yalın deneyimleri okullarındaki arkadaşları ve yöneticileriyle paylaşmaya teşvik etmektedir (Leming-Lee ve Ark,2017)

 

Bloom’un hedeflerine dayalı olarak yalın öğrenme için takip edilen yol ise şu şekildedir; burada, psikomotor becerilerin geliştirilmesi öncelik taşır; sonuçta, öğrenci, motorun nasıl çalıştığını öğrenmeden önce arabanın nasıl sürüleceğini öğrenir. Arabayı hareket ettirmek için zaten motor bir şekilde çalıştırılacaktır. Örneğin, Toyota Firması örneğinde, üretimde çalışan işçileri önce işin daha kavramsal yönü olan problem çözmeyi öğrenmeden önce belirli bir işi yapmak için önce o işin nasıl yapıldığı öğretilir, gerekli fiziksel becerileri öğrenirler (Liker ve ark., 2008). Şekil 2, Yalın Üretim yaklaşımını öğrenme sırasını oluşturan bileşenleri özetlemektedir.

 

Şekil 2. Yalın Üretim Simülasyonlarında Öğrenme Sırası 

 

Şekilden görüldüğü gibi, yalın düşünce eğitiminde, katılımcılar öncelikle deney yoluyla hemen sorunun çözümüne balıklamasına dalmakta, başarılı ve başarısız olma yoluyla öğrenme gerçekleşmektedir (Badurdeen ve ark., 2010). Ardından işlerin ve insanların niçin yapılmakta olan şeyin, bu yapılan şekilde çalıştıkları anlaşılmakta. Diğer ifadeyle bu iş niye böyle yapılıyor ki? Yada bu insan bu işi niçin böyle yapıyor ki? Diyerek, durum sorgulanmakta ve sonra yalın üretimi öğrenmeyi ve problem çözmeyi kolaylaştırmak için, ilgili yöntemler devreye sokulmaktadır.  Ve en sonunda da sorgulamalar ve iyileştirilmeler sonucu ortaya çıkan iyileştirilmiş durum, en iyi örnekler ve bu kapsamdaki teknik kavramları başkalarına öğretilmektedir. Bu anlamda, bu şekilde gerçekleştirilen deneysel yalın öğrenme, psikomotor becerilerin öğrenilmesi ile başlar. Bir şeyi öğrenme için, ayrılan zamanın % 60'ı tatbikat ve uygulama için kullanır, yalnızca % 15'lik bir kısmı durumu sorgulama ve tartışma için harcanır, kavramları ve becerileri kolaylaştırıcı çabalar için de gösterilip öğretilmesi için ise zamanın % 25’lik dilimi kullanılır (Davies, 1981). Böylece bir standart durumdan sürekli iyileştirmeye doğru bir yol izlenir. Mükemmel olmaya doğru giden hiç bitmeyecek bir yolculuk başlar…

 

  • Materyal Kullanarak Öğretme

 

Eğitim, bireyleri yaşama hazırlama süreci olmasının yanı sıra, aslında yaşamın ta kendisidir. Bu gerçekten hareketle eğitim ortamlarının yaşamla iç içe olması dikkate alınması gereken bir gerçektir. Eğitim ortamlarının gerçek yaşamla tutarlılık göstermesi diğer bir deyişle somutlaştırılması ve öğrenci için anlamlı hale getirilmesi, öğrenci başarısına katkıda bulunan etkenlerin başında gelmektedir. Bu noktada öğretmenlerin, eğitim ortamını düzenlemede ve öğrencinin hizmetine sunmada önemli bir görevi vardır. Bu görevi başarı ile yerine getirebilmek için, öğretmenlerin bazı kritik becerilere ve özelliklere sahip olmaları gerekmektedir. Bu becerilerin başında ise öğretim ortamlarının öğrenci ihtiyacına ve gerçek hayata uygun olarak düzenlenmesi gelir. Öğretim ortamlarının etkin düzenlenmesi her zaman zor ve pahalı bir iş değildir. Bazen basit bir biçimde hazırlanan bir resim, model, maket, eğitim kiti, oyun düzenekleri sözlü olarak vermek istediğimiz bilginin çok daha kısa sürede ve kalıcı verilmesini sağlar. Örneğin dünyanın yuvarlak olduğunu anlatacak öğretmenin, öğrenciye Dünya Küre Maketini göstermesi etkili ve kalıcı olacaktır. Yalın üretim eğitimi de benzer bir analojiden hareket edilerek katılımcılara öğretilecektir.

 

Burada kavram olarak öğretimin ne anlama geldiği üzerinde durmak yararlı olacaktır. Çünkü öğretimden ne anladığımız, öğretmen olarak öğretimi nasıl gerçekleştirdiğimizi ve bu süreç içinde öğretim materyallerini nasıl geliştirdiğimiz ve kullandığımızı da etkiler. Her ne kadar öğrenmenin bireysel ve toplumsal önemi üzerinde bir görüş birliği sağlanmış olsa da öğrenme olgusunun tanımlanmasında aynı görüş birliğinin olduğunu söylemek imkânsızdır. Buna rağmen, öğrenmeyi bireyin davranışlarında ya da kapasitesinde zaman içinde ve bireyin yaşantılarının sonucunda meydana gelen değişiklikler olarak tanımlayabiliriz. Ürün olarak öğrenmenin, bireyin davranış tutum ve kapasitesinde meydana gelen değişiklikler olduğu kabul edilse de, süreç olarak öğrenmenin ne olduğunun açıklanmasında farklı yaklaşımların olduğunu görmekteyiz. Ders materyallerinin hazırlanmasındaki ilkeler, materyalin türüne bağlı olarak değiştiği halde, türlü materyalin geliştirilmesinde göz önüne alınabilecek temel ilkeler ise şunlardır: Ders materyali basit, sade ve anlaşılır olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, ders materyallerinin ders ortamındaki en önemli rolü, ders ortamının, öğrenci için daha etkin ve daha anlamlı kılınmalıdır. Bu nedenle hazırlanacak öğretim materyalleri, konuyu basitleştirebilen, öğrenci için anlaşılmasını kolaylaştıran bir özellik taşımalıdır. Materyal fazla ayrıntılı olursa, öğrencilerin belleklerinde anlamlı olarak kodlamaları güçleştirir. Ders materyalinin öğretim ortamındaki işlevlerinden biri de, öğrencinin gerçek hayatıyla öğretim ortamı arasında bir köprü kurabilmektir. Bu yüzden ders materyalinin içerdiği her türlü görsel-işitsel, deneysel öğe, öğrencinin yakın çevresinde görebildiği ve anlamlaştırabildiği gerçek öğeleri yansıtmalıdır. Ders materyali, öğrenciye alıştırma ve uygulama imkânı sağlamalıdır. Öğrenciler için en etkin öğrenme ortamı, öğrencilerin aktif oldukları ortamlardır. Öğrenci için aktif oldukları ortamlara katıldığı takdirde kalıcı öğrenme gerçekleşir. Bu gerçekten hareketle, her türlü ders materyali, mümkün olduğu ölçüde, öğrencinin aktiflik ilkesine uygun olarak hazırlanmalıdır.

 

  • Deneysel Öğrenme

 

Deneysel Öğrenme; bir öğrenme moduna uygun olarak düzenlenen eğitim etkinlikleriyle somut deneyimden yansıtıcı gözleme ve sonra soyut kavramsallaştırmadan aktif deneyime doğru ilerler. Öğrenmeyi, “bilginin deneyimler yoluyla oluşması süreci” olarak tanımlayan Kolb, geliştirdiği “deneysel öğrenme yaklaşımıyla literatür önemli bir yere sahiptir (Kolb, 1984). Deneysel Öğrenme Teorisi, eylem / düşünce ve deneyim / soyutlama ile yürütülen bir öğrenme döngüsüne dayalıdır. Öğrenme “tecrübenin dönüştürülme yoluyla bilginin yaratılmasını sağlayan bir süreç” olarak tanımlanır. Bilgi, kavrama ve onu dönüştürme deneyiminin birlikteliğinden doğar”. Deneyimi kavrama ifadesi, bilginin öğrenen tarafından alınmasını ifade gelirken, deneyimlerin dönüştürülmesi ise bireylerin bu bilgileri nasıl yorumladığı ve bunlarla nasıl hareket edeceğiyle ilgilidir. Deneysel öğrenme süreci, öğrenmenin tüm temel fonksiyonları işin içine dâhil ettiği; deneyimleme, yansıtma, düşünme ve yapma şeklinde ideal bir öğrenme döngüsü oluşturur. Somut deneyimler veya gözlemler, önce yansımalar veya düşünceler için bir zemin oluşturur. Bu yansımalar özümsenir ve eylem için yeni uygulamalar yaratılmasını sağlayabilecek soyut kavramlara dönüştürülür. Bu kayramlar da test edilebilir ve yeni deneyimler yaratmada kılavuz görevi görebilir.

 

  • Dönüşümsel Öğrenme

 

Öğrenmeye bilimsel, deneysel ve dönüşümsel yaklaşım, öğrencilerin çalışma süreçlerinin sürdürülebilirliğini ve bu süreçlerin ömür boyu değer katmasını sağlar. Aktif öğrenme, katılımcıların bilgi, tutum ve beceri gelişimini en üst düzeye çıkarmak için eğitici rehberliği ile katılımcıların problem çözme, okuma, yazma ve tartışmaya pratik yollarla girmelerini sağlar. Öte yandan problem çözme; analiz, sentez ve değerlendirme gibi yüksek derecede bilişsel stratejileri içerir. Buna ek olarak problem çözme, çalışma gruplar halinde uygulandığında, etkileşim ve çoklu bakış açılarını işin içine katar.  İnisiyatif kullanma, analitik yetenek ve problem çözme becerilerinin geliştirilmesi günümüz iş dünyası açısından oldukça gerekli bir durumdur. Bu hususlar öğrencilerin mezun olduktan sonra işe alınmalarında aranan en iyi 10 beceri arasındadır. Dönüşümsel öğrenme neye ulaşacağını veya hedeflenen şeyden emin olmak için kişisel sorumluluk üstlenecek bireyler yetiştirmeyi amaçlar. Bir işi yapmanın daha iyi bir yolunun her zaman bulunabileceğini ve değişime, araştırmaya ve uygulamaya hazır olanların kimlerin olacağı, bu eğitimlerle anlaşılabilir. Panik yapmayan ya da işler ters gittiğinde vazgeçmeyen, ancak sorunun etrafında bir yol arayacak olan sabırlı insanların kimler olacağı yine bu eğitimlerle belirlenir. Sonuç olarak bu eğitimler günümüzün dinamik ve karmaşık iş ortamları için sağlam bireyler yetişmesine de önayak olacaktır.